a

Kayıp Şehir'in yıldızı Gökçe Bahadır hakkında bilmedikleriniz!

Bahruz Rza | 08:54 |


Aile baskısı gören ev kızından geleneksel Anadolu kadınına, her rolü üzerine kusursuz oturtuyor. Şimdilerde “Kayıp Şehir”in Aysel’i olarak izleyiciyi kendine hayran bırakıyor.


Bir kimlikten diğerine bu kadar kolay ve bu kadar inandırıcı şekilde geçebilmeyi ise her nasılsa çok basit bir iş gibi görüyor: “Ben kostüm ve makyajım nasılsa, öyle bir kadın oluyorum...”

* Seni tanıyanlar senden “zordur” diye bahsediyorlar, biliyor muydun?

- Zor derken?

* Çekim yapacağımızı bilen ve seni tanıyan, seninle çalışan kişiler hep “zor” sözcüğünü telaffuz ettiler. Hangi anlamda zor olduğunu kastettiler sence?

- Zor beğendiğimi kastediyor olabilirler. Her şeyin mükemmel olmasını isteyen biriyim.

* Çekim yapacağımızı bilen ve seni tanıyan, seninle çalışan kişiler hep “zor” sözcüğünü telaffuz ettiler. Hangi anlamda zor olduğunu kastettiler sence?

- Zor beğendiğimi kastediyor olabilirler. Her şeyin mükemmel olmasını isteyen biriyim.

* Bu iyi bir şey mi kötü bir şey mi?

- Zor bir şey. Aslında en çok da kendime zor. Çünkü çok detaycıyım. Hayatta hiçbir şeyi kolay kolay beğenmiyorum. Hiçbir şeyimi sevmiyorum. Her şeyin aynı anda çok iyi olması lazım beğenmem için. Bir ekip işiyse, herkesin işini çok önemsemesi gerek.

* “Hiçbir şeyimi sevmiyorum” dedin galiba. Kendini beğenmiyor musun?

- Oynadığım sahneleri beğenmiyorum mesela. Çoğunlukla birileri güzel olduğunu söylediğinde “Bilmem güzel miydi?” diyorum.

* Herkes Aysel’i ne kadar harika oynadığını konuşuyor, nasıl beğenmezsin?

- O kadar da beğenmemek gibi değil de işte, fazla detaycılıktan kaynaklanan bir memnuniyetsizlik diyelim.



NE GİYERSEM O RUH HALİNE BÜRÜNÜYORUM

* Gökçe’den Aysel’e transformasyon nasıl oluyor?

- Kostüm, makyaj ve saç zaten beni rolüm için çok havaya sokan şeyler. Ne giyersem o ruh haline bürünüyorum. Dizi ilk başladığında daha çabuk havaya girmek için sakız kullanıyordum. Rahatlatıyor, biraz gevşetiyordu. Şimdi ondan da vazgeçtim.

* Neden? Hayat kadınları hep sakız çiğnemez mi?

- Hayır, çiğnemiyorlar. Hayat kadınını oynamak çok kolay zannedilir. Ağzına bir sakız atarsın, süslü kıyafet giyersin, biraz da oynak yürürsün... Bu benim sevmediğim bir oyunculuk tarzı. Kırıtarak yürümeden, sakız çiğnemeden, klişelerle ortaya çıkmış değil; yaşayan, gerçek bir hayat kadını gibi oynamak zor olan oyunculuk işte. Ben onu yapmaya çalışıyorum.

* Hayat kadınlarına karşı bakış açında bir değişiklik oldu mu onlardan birini canlandırdığından beri?

- Olmadı galiba. Hep çok güçlü olduklarını düşünürdüm. Hakikaten de öylelermiş. Zor bir hayatları var ama her şeye rağmen dimdik ayaktalar.

Kayıp Şehir başladığından beri hiç hayat kadınlarının yaşadığı yerlerde bulundun mu, onlardan tepki ya da yorum aldın mı?

- Bir hayat kadınından direkt bir yorum almadım ama genel olarak İstiklal Caddesi, Beyoğlu, Tarlabaşı, Tophane’de Aysel’i çok sevdiklerini duyuyorum. O erkeklere posta koyan halleri çok hoşlarına gidiyor insanların.

Özellikle kadınlar belki de kendi yapamadıkları şeyleri yaptığı için, hislerine tercüman olduğu için Aysel’i çok seviyorlar. Bir keresinde sokakta yürürken “Yürü be Aysel kim tutar seni!” diye bağırdılar arkamdan. Bu en çok duyduğum slogan.

ALBÜM ÇIKARMAK GİBİ BİR NİYETİM YOK

* Annen ne diyor, bu zamana kadar hep cici rollerde izlediği kızını Aysel olarak görmeye alıştı mı?

- Ohoo, o çoktan alışmıştı zaten. Daha ilk senaryo geldiğinde ben tereddüt ederken annemin tepkisi “Sen var ya bunu nasıl oynarsın!” olmuştu. Ben bile onun kadar emin değildim. Şimdi de gayet mutlu. Annem de babam da dört köşe olarak izliyorlar beni.

* Üstelik ailenin tek çocuğusun. Tek çocuk olunca daha da korumacı, tutucu olur aileler...

- Yok. Hep çok modern, her konuda bana özgürlük tanıyan bir aile oldular. Çocukluğumda da çok rahattım. Babam en büyük şansım bu konuda. Çocuk yaşta bile “Tek başına dolaşsın, etrafı görsün” derdi.

* Müzik konusunda da yeteneğin var. Sesini ne zaman bu kadar geliştirdin? Nasıl hiç farkında olmadık?

- “
Kayıp Şehir”de bir iki defa şarkı söyledim. Sesimi oyunculuğumla ilgili amaçlar için kullanıyorum. Yoksa öyle albüm çıkarmak falan gibi niyetlerim yok. Müziği çok seviyorum ama sadece hobi benim için.

* Ne söylemeyi seviyorsun en çok?

- Sezen Aksu. Dinlemeyi de söylemeyi de çok seviyorum.

* Bir müzikal hayalin olduğunu biliyorum ama Türkiye’de bir “Glee” ya da bir “Wicked” müzikali yapılamıyor maalesef. Ne yapmayı düşünüyorsun bununla ilgili?

-Evet, o yüzden yurtdışına gitmeyi hayal ediyorum.

EVLİLİK “ORTAYA KARIŞIK” BİR ŞEY

* Peki hayallerden söz etmişken, evlenmek, anne olmak gibi hayallerin de var mı yoksa “ben hâlâ çocuğum” diyen 30’luklardan mısın?

- Anne olmak gibi bir hayalim var. Çocukları çok sevdiğim için bir gün, hayatımın bir noktasında annelik duygusunu yaşamak isterim.

Hayat bunu bana ne zaman getirir bilmem, ama acelem yok. Tabii işle ilgili yapmak istediklerimi de gerçekleştirmiş olmam lazım annelik planlarımı devreye sokabilmek için.

* Evlilikle ilgili herkesin kafasında “şöyle olmalıdır, böyle olmamalıdır” gibi fikirler vardır. Sen evlilikle ilgili sahip olduğun fikri hangi cümleyle ifade edersin?

- Bilmem. Böyle ortaya karışık bir şey evlilik. “Zor” diyeceğim ama zor değil aslında. “Kolay” diyeceğim, elbette kolay da değil.

“Evcilik oynamak gibi olmamalı” diyeceğim ama öyle de değil. Bazen de evcilik oynamak gibi olmalı. O yüzden bilemiyorum. Çok planı yapılmayacak bir şey olduğunu söyleyebilirim.

* Peki seninle ilgilenen bir erkeğe vakit ayırma, şans tanıma kriterlerin neler?

- Samimiyet ve içtenlik. Samimi olduğunu hissetmem gerekir. Tabii ki fiziksel çekim de çok önemli. Ama doğallık benim tavrımı belirler. Gerçekten karşımdakinin benimle vakit geçirme isteğinin çok içten, doğal olduğuna inanmam lazım.

* Romantizm nasıl bir şeydir sence, romantizm dendiğinde nasıl bir sahne canlanır gözünde?

- Hayatın her anı romantik olabilir aslında. Hazırlanmış romantizmi romantik bulmuyorum. Herkese mum ışında yemek yemek çok romantik gelir mesela, bana pek gelmez.

Bana çok kalabalık bir sokakta el ele yürümek romantik gelir. Bir erkeğin bir kadının ayakkabısını bağlaması çok romantik gelir. Biraz romantiğim galiba!

* Buluşma stilin var mı? Kendini güzel hissetmek ve hissettirmek istediğinde yaptığın özel bir şeyler?

- Dudak nemlendiricimi sürerim. Onun hissini çok seviyorum. Bir de deri ceket çok seviyorum. Kendimi deri ceketle çok iyi ve güvende hissederim. O asi görüntü hoşuma gidiyor galiba. Saçımın da en çok kıvırcık ve açık halini kullanırım.

NE ÇOK EVCİLİMDİR NE SOKAKLARDA YAŞARIM

* Modaya ne kadar yakınsın?

- Çok yakın olduğum söylenemez. Kendime yakıştırdığım belli şeyler var ve hâlâ o şeyleri tespit etmeye de devam ediyorum. İnsan kendini tanıdıkça keşfediyor.

* Gardırobunun belirli bir tarzı var mı? Düzenli mi, lüks mü, kafası karışık mı?

- Kafası karışık ve dağınık bir gardırop. Siyah klasik bir elbise de var, yırtık jean de. Ama klasik giyinmeyi sevmem. Daha çok yırtık jean’ler, deriler, mini etekler seviyorum.

* Ev kuşu musun, gezen tozan, eve girmeyen kız mı?

- Ne çok evcilim ne de sokaklarda yaşarım. Evi çok severim. Asla otel mantığıyla yaşamam evimde. Akşam geldiğim zaman mumum, çiçeğim, ortamım hazırdır. Müziğimdi, kahvemdi, kurabiyemdi... Bu tip ev keyiflerini seviyorum.



Kateqori: ,